28 Ekim 2010 Perşembe

ÖĞRENCİLERİMDEN İNCİLER-I

4.sınıflarda mini mini bir öğrencim heyecanla söz alıyor, gözlerini kocaman açarak “öğretmenim biliyor musunuz Allah’ın annesi babası yokmuş!”… gülümsüyorum.Seviyorum bu minicik,temiz dimağları…

***
Vaktiyle 7.sınıflarımın birinde soruyorum “Muhammed’ül Emin kimdir,ne anlama gelir? “ Zıpırın biri heyecanla atlıyor “Peygamberimizin nicki öğretmenim” (!) hala gülümsüyorum…msn çağı çocukları siziii… :)
***
Halı sahaya izinsiz giren ikinci sınıf öğrencilerine kızmış meslektaşım “ne oluyor size,burası babanızın çiftliği mi?” duruyor tekrar soruyor “ya söyler misiniz burası kimin çiftliği?” miniğin bir tanesi masumca başını uzatıp fısıldıyor “hanımın çiftliği!” hahaaa ne denir şimdi buna :)
***
Dışarıda şakır şakır yağan yağmur,gökyüzünde gri bulutlar…Yer 8. sınıflarımdan biri…Söz dönüp dolaşıp kıyamet gününe geliyor.Tüm sınıf aynı anda gayri ihtiyari olarak Bartu’nun üzerindeki tişörte bakıyoruz,tişörtünde yazan yazı; “örtmenim kıyamet gelse de kopsak” :))
***
Eksik ya da yanlış yazılan bir harf…”nolcak canım bir harften” demeyin.Sınav sorusu “Görevi,kıyametin habercisi olan sur a üflemek olan melek hangisidir?”
-İsrail !!!
Yine babam sınavda soruyor; “Hıristiyanlardaki üçleme inancına ……….. denir.” Öğrenci boşluğu dolduruyor ;
-Testis !!!
***
Yer 4. sınıflarımdan bir tanesi.Konu “Günlük konuşmalarımızdaki dini ifadeler”…Konuyu anlatıp örnekler vermeye başlıyorum.Örneklere benim minikleri de dahil etmek için soruyorum; “Sınava girecek olan arkadaşımıza hangi temennide bulunursak doğru olur?” bir tanesi hemen cevap vermek istiyor ve heyecanla “Allah zihin cacıklığı versin” !
***
Konu;musikimizdeki dini ifadeler,yer;8.sınıflardan biri...Konu hakkında konuştuk,güle oynaya örnekler veriyoruz."Türk musikisindeki dini ifadelerden aklınıza gelen var mı?" Haktan cevap vermek istiyor; "İsmail YK nın şarkılarında çok örnek var örtmenim,mesela Allah belanı versin,Allah seni kahretsin" !!! :))))

Öğrencilerimin incileri bunlarla sınırlı değil elbet daha neler var neler,şimdilik bu kadar olsun ama…devamı başka zamana…

Neşeniz bol olsun…

26 Ekim 2010 Salı

BİR GÜZEL ÇİFT in KİTAPLIĞI

Hafta sonu boş durmadık.Bu sefer gezip tozmadık ama yine de çok yoğun ve dolu bir hafta sonu yaşandı bizde.Mesela sürekli dağılan,bir türlü düzenlediğimiz şekli ile kalamayan çalışma odamızda değişiklikler yapıp odayı yeniden düzenledik.Odanın halısını değiştirdik,yeni tablolar astık duvarlara,fazlalık bir Tv yi oraya taşıyıp güzelce dizayn ettik.Odayı sadece çalışma odası durumundan kurtarıp çalışma+misafir yatak odası durumuna getirdik.Odamızın perdesi pembeli olduğu için odadaki tek kişilik yatağın örtüsünü,sehpa üzeri örtülerini,halıyı ve yeni tablolarımızı da pembe ağırlıklı seçip pembiş iç açıcı bir oda hazırladık :)
Bu düzenlemelerden kitaplığımız da nasibini aldı.Önce yerini değiştirdik sonra iyice dağılmış olan rafları boşaltıp kitapları çeşitli kategorilere ayırıp yeniden düzenledik.Ya da önce rafları boşalttık,kitaplığın yerini değiştirdik, sonra da kitapları düzenleyip yerleştirdik,evet aynen böyle oldu :) Odamız çok sevimli,şirin ve güzel oldu ama bizde güzelce yorulduk.Fotoğraflar onca yorgunluğun üzerine çekildiği için birkaç fotoğrafta kadrajda yamukluk var farkındayım :) Kitaplığı her zaman böyle düzenli göremiyoruz hazır düzenlemişken fotoğraflayayım istedim :) ki hala bazı raflardan çekip aldığımız birkaç kitabın yokluğu göze çarpıyor.Bu arada kitaplık bir çoğunuzun görür görmez tahmin ettiği üzere İkea Billy kitaplık.İkeanın tasarım ve renkte harika ama kalitede vasat olan ürünlerinden bir tanesi;Raflar esnedi,arkadaki sunta yamuldu vs vs işte.O zamanlar bu kitaplığı görür görmez renginden dolayı “işte bu” demiştim…Ah bu bendeki kırmızı sevdası :)
Kitaplarımız sadece bu kadar değil elbet ve biliyorum ki bu kadarla da kalmayacak.Bu kitaplığımızın raflarında da yer kalmadığı için şimdiden düşünür oldum yeni kitaplığım nasıl olsun,nereye konsun diye :) Bendeki kitap aşkının ne zaman ne şekilde oluştuğunu şurada uzun uzun anlatmıştım.İşte bu yüzden (İnşallah) kendi evime taşındığımda bir odaya boydan boya kitaplık yaptırılıp kocaman bir kütüphane oluşturulacak…
 Kitaplığın tepesindekilerden en sevimli olanı,Ali’nin hediyelerinden biri olan ve adını Fanki koyduğumuz yumuşacık maymunumuz.Kalp yastık yine Ali’nin bir başka hediyesi idi.Fanki’nin yanındaki kutuyu şuradan hatırlarsınız,hani benim el emeğim göz nurum olan :) Siyah zemin üzerine yazılmış lafzatullah ise eski öğrencilerimden bir tanesinin teknoloji-tasarım dersi için yapmış olduğu bir çalışma.Anladığım kadarıyla bunu yaparken sünger üzerine siyah kumaş geçirmiş.Yazıyı yazmak için de toplu iğneler ve sarı,minik boncuklar kullanmış.Ortaya böyle harika bir şey çıkmış.Ve bu çalışmayı yapan bir erkek öğrencimdi,bunu bitirip ders öğretmeninden 100 ü kapınca bana hediye etmişti :)



Cumartesi günü böyle oda düzenlemece akşama dışarıya çıkıp arkadaşlarla buluşmaca şeklinde geçti.Pazar günü ise bir önceki yazımda bahsettiğim aile yemeği olayını tertipledim.Yemeklerimiz enfes olunca ben acayip mutlu oldum tabi,ben mutlu olunca ailemiz mutlu oldu,güzelce yedik içtik bitirdik bir hafta sonunu böylece :) Derken haftanın ikinci gününü de tüketmek üzereyiz…haydi kolay gele :)

Neşeniz bol olsun…

22 Ekim 2010 Cuma

CUMA HAFİFLİĞİ

Sevgili okur sana bir şey danışacağım.Değerli fikirlerine ihtiyacım var.Şimdi ben şurada okulumuzda bir fotoğrafçılık kulübü kurduğumdan söz etmiştim.Hah işte kulübüm ve ben çok eğleniyoruz,güzel işler başarmak için çabalıyoruz.Kulüp olarak amaçlarımızdan biri de belirli gün ve haftalarda komisyona destek olmak.Malumunuz önümüzde 29 Ekim ve 10 Kasım var.Bizler bu iki gün için bir sergi düzenlemeyi planlıyoruz.Bir fotoğraf yarışması yapmaya karar verdik gelen fotoğrafların en güzelleriyle kulübümüzün ilk sergisini açacağız.Ve en güzel üç fotoğrafın sahiplerini ödüllendireceğiz.Size sormak istediğim, yakın zamanda öğrencilerimizin dikkatlerini kulübümüze daha fazla çekmek için bu yarışma dışında neler yapabiliriz?Bu konuda değişik,ilgi çekici fikirlerinizi bekliyorum :)

*Bu gün sevgili can arkadaşım Eda’ya gittim.Eda adı gibi zarif,kalbinin güzelliği yüzüne yansımış canım arkadaşım…birlikte haftanın yorgunluğunu attık,Edoşumun hazırladığı mamaları yerken çenemiz hiç durmadı o kadar çok konuşup güldük ki zaman nasıl geçti anlamadık.Eda ile geçen yıl II.dönem aynı okulda görev yaptığımız için her gün görüşüyorduk o zamanlar.10 dakikalık ders aralarına sığmayan muhabbetlerimize hayrandı herkes :) şimdi ikimizde farklı okullardayız ama çok şükür hala görüşmeden duramıyoruz :)

*Söz arkadaşlardan açılmışken, yıllardır arkadaşlık edip can-ciğer bildiğiniz arkadaş yıllar sonra arkadaşlık nedir unutmuşsa,hayatı hakkındaki en önemli konuları en yakınım dediği arkadaşından saklarsa,arkadaşım dediği ile görüşmek aklına gelmezse ne düşünürsünüz?Ben garipserim,tuhaf bulurum…Öylesine “arkadaş” demem :) Çok şükür ki ölene kadar “arkadaşım” diyeceğim insanlar biriktirdim hayatımda,şanslıyım sanırım…

*Bu hafta ne çok yorulmuşum,Cuma akşamındayız ya kendimi kuş misali hafiflemiş hissetmem “yarın dinleneceğim” düşüncesinden galiba :) Bu hafta çok yorulmuş olmama rağmen haftasonumun bir gününün bir akşamında evimizde güzel bir “aile yemeği” düzenleyeyim diyorum.Ama bilemiyorum bu yorgunlukla altından kalkabilir miyim bu akşam yemeği olayının :)

*Şimdi ben bu birbirinden alakasız paragraflarıma daha bir çoğunu ekler yazdıkça yazarım ama bu güzel Cuma akşamında kafa şişirip,göz yormaya gerek yok :) Fotoğraftan açtık konuyu lakin son üçüncü yazımda fotoğrafsız,kınayın beni hem de şiddetle kınayın :) en kısa zamanda güzel karelerle süslerim yeni yazılarımı inşallah…


Neşeniz bol olsun…

20 Ekim 2010 Çarşamba

İŞTE İLK 5

Sevgili kiraz çiçeği beni mimlemiş.Hemen konuya girdim çünkü lafa başladım mı konu konuyu açıyor da ben aslında ne yazacağımı unutuveriyorum.Kiraz çiçeği blog yazılarım arasındaki en iyi ilk 5’i sormuş bana…Blogspottaki 135. yazımız olacak bu ama bundan öncesi de var biliyorsunuz.100 ün üzerinde yazımızda blogcu.com dadır bizim.Şimdi onca yazı arasından hatırlayıpta ilk 5’i oluşturmak bir hayli zor olacak.Ama ben kolayını buldum;Google Analytics sağolsun.Hemen bakıp en çok tıklanan ilk 5 yazımı yazıyorum.Ha bu arada bir ara size google a neler yazıp bizim sayfamızı bulmuşlar onları da yazayım da gülelim biraz :) Neyse işte mim için ilk 5, buyurunuz;



5-BAL-AYI ;Adrasan'da rüya gibi bir balayını anlatmışım :) ...

4-BİRİ ÇANTAMI KARIŞTIRIYOR :) ; Sizlere çantamı açmıştım ya o işte :)

3-MUTLULUK BU DA DEĞİLSE BAŞKA NE OLABİLİR Kİ SANKİ ;Başlığı kadar uzun bir yazı,Ağustos 2009 da blogcuda yayınlanıp buraya taşınan yazımın konusunu hatırlarsınız;sevgilinin benim için hazırladığı I.evlilik yıldönümü sürprizidir...

2-KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER I ve KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER II ;Evcimen bi hatun hallerinde evim için yaptığım minik değişiklikler...

1-EVLİLİK ÜZERİNE; İşte ilk 5 in en gözde yazısı...Birinci için google a danışmadım,birinciyi ben seçtim,içimden geldi taaa eskilerden bir yazımı seçip iki yıl kadar öncesine gidelim istedim...Ben bile okurken bir tuhaf oldu.Bu blog işini işte bu yüzden seviyorum :)

Bu güzel mim için çok teşekkürler.Şimdi ben de bir kaç kişiyi mimleyeyim;

Zeynep'in evi
Newbahar
Objektifime yansıyanlar
Berran'nın çöplüğü
Cep aynası
Komançi

ps;* Eğer bahsettiğim bu yazıları okumak isterseniz başlıkların üzerine tıklayarak o yazılara ulaşabilirsiniz...

Neşeniz bol olsun...

18 Ekim 2010 Pazartesi

İZLİYORUM-İZLEMİYORUM

Televizyonun tuhaf senaryolar sayesinde iyice tadının kaçtığı,dizilerin tüm anlamsızlığıyla sürüp durduğu,insanların bir çok güzelliği kaçırıp bilmem hangi dizinin kaçıncı bölümünü bir türlü kaçırmadığı şu günlerde Tv kumandası ile epeyi bir mesafe koyduk aramıza.Zaten oldum olası TV ile aram hiç iyi olmamıştır,çoğu zaman aklıma bile gelmez televizyonu açmak.Hele şimdilerde hepten aklımdan çıksın istiyorum TV :), sadece güzel,kaliteli sinema filmleri kalsın aklımda…

Tv ile aramız bu kadar kötüyken neler izledik peki biz.Hani geçen hafta istediğimiz oyuna bilet bulamamıştık ya bu haftada durum aynıydı.Ama imdadıma sevgili arkadaşım Sevil yetişti.Sevil’in eşi Hayrettin abi bir dramaturg ve çok şirin,küçük bir tiyatroları var.Uzun zamandır o şirin tiyatroya uğrayamamıştık ama Sevil geçtiğimiz haftasonu için ısrarla çağırıp,yerimizi ayarlayınca işlerimizi ayarlayıp gittik.Benim eski öğrencilerimden 3 tanesinin de kadrosuna dahil olduğu “Işıklı bi’şey” adlı hoş bir oyun izledik.Oyun sonrasında da hep beraber oturup uzun uzun sohbet edip,uzun zamandır görüşemememizin acısını çıkardık :)
Sadece bir tiyatro oyunu yetmedi tabiki bize.Tiyatronun yanı sıra evde HD film izlemenin tadını çıkarıyoruz bu aralar.Televizyon dizilerine inat ilgi çekici senaryoları,güzel görüntüleri ile izleyip hoş vakit geçirebileceğimiz filmler arıyoruz.Son iki haftadır izlediğimiz filmler;


1-Hıerro-Kabuslar adası (2009-İspanya); Filmin ismine bakıpta gerim gerim gerecek bir gerilim filmi sanmayın.O kadar fazla germese de ters köşeye yatıran bir film.Çekimler,kamera kullanımı,görüntüler ve olayın ele alınış şekli güzel…
Bir güzel çift puanı;8/10


2-Eşrefpaşalılar (2010-Türkiye);Yıllardır Türk filmlerinde imamlara,din adamlarına yapıştırılan cimri,ikiyüzlü,üfürükçü,sapkın,cahil vb sıfatlara inat bu film başroldeki imamı ile kalbimizi fethediyor.Sakin,abartısız,gülümseten,düşündüren güzel bir film…
Bir güzel çift puanı;7/10


3-Soysuzlar Çetesi (2009-ABD);Sıra dışı yönetmen Tarantino’dan yine bir baş yapıt.Brad Pitt’in bu filmdeki oyunculuğu gayet başarılı,oldukça heyecanlı,zekice kurgulanmış,keyifli bir film…
Bir güzel çift puanı;9/10


4-Tanrı’nın Kitabı (2010-ABD);İlgi çekici,değişik bir film…
Bir güzel çift puanı;7/10


5-No Mercy-Merhamet Yok (2010-Güney Kore);Temposu hiç düşmeyen,gerilim,heyecan,dramın son dakikaya kadar had safhada olduğu bir film.Tahmin edemeyeceğiniz harika bir sonla noktalanan bu film hakkında çok şey yazılabilir ama ben yazmadan söyleyeyim;kesinlikle tavsiye ederim.
Bir güzel çift puanı;9/10


6-Takıyye Allah Yolunda (2010-Türkiye,Almanya);Umduğumu bulamadığım,sonunu zoraki getirdiğim bir film.
Bir güzel çift puanı;3/10


7-Bir Alışverişkoliğin İtirafları (2009-ABD);Çerez niyetine izlenebilir.
Bir güzel çift puanı;6/10


Neşeniz bol olsun…

12 Ekim 2010 Salı

KONYA’ya SEMPATİ ve SEMAZENLER

Daha önce burada bahsetmiştim gidilen her yerden bir şeyler almayı sevdiğimden.Ee Konya’ya gidilirde bu semazenlerden alıp eve getirilmez mi?Her girdiğim dükkandan ayrı bir semazen aldım,şimdilerde evimin değişik köşelerini süslüyorlar…Onları görenler baktıkça Konya’yı hatırlıyorlar, tabi bizde…
Konya’yı severim,orada herhangi bir yaşanmışlığım yoktur,ya da çok sevdiğim bir dost falan, öyle bir şey de yok.Ama severim işte Konya’yı…Evet orada öyle uzun zamanlar geçirip yaşanmışlık biriktirmişliğimiz yok.Üç kere gittik Konya’ya üçünde de gezmek için ve ailece.Ama düşündüm de babamın Konya sevgisi bana da bulaşmış olabilir ne de olsa “babamın kızıyım” :) Evet evet ondan bulaşmıştır bana da ney sesinde herkesten çok şey bulmak,ondan öğrenmişimdir Mevlana’yı,Şems’i,onun derslerinde duymuşumdur Mesnevi’nin en güzel beyitlerini…Babamın Konya sevgisini biliriz hepimiz,hatta Konya’da bir de güzel bi evimiz var ama ne babama ne de biz çocuklarına orada yaşamak nasip olmadı daha :) Oradan evi alırken biz daha çok küçüktük.Babam önce “Konya’da evimin yakınında bir liseye tayin isterim” dedi ama nasip olmadı,sonraları “çocuklardan biri orada üniversiteyi okur belki” dedi ki hiç birimiz Selçuk Üniversitesini yazmadık tercihlerimizde,en son da “çocuklar okullarını bitirince belki biri Konya’ya atanır” diyecek oldu ama hiç birimizin tayin döneminde Konya merkez açık olmadı :) En sonunda yakışıklı kardeşcazımın askerliği çıktı Konya’ya.İşte son gidişimiz askerimizin yemin töreni için oldu ve bu seferde evimizde değil yine güzel bir otelde konakladık :) Yemin töreni için gittiğimizde Konya Dedeman’da kaldık ailecek.Şayet Konya’ya gidip nerede kalınır diye soran olursa Dedeman’ı tavsiye ederim…
Foğoğraf;Konya'da yeni bir gün başlıyor...Dedeman'dan...
Neşeniz bol olsun…

11 Ekim 2010 Pazartesi

SONBAHAR VE KEMERALTI

Dün akşamın hava tahminlerinin aksine bu gün İzmir pırıl pırıl güneşle aydınlanmış ılık bir günü daha yaşayıp tüketti.Ama dün buralarda da hava epeyi bir serindi.Hani insanın canının yünlü giysiler giyip,sıcak salep içmek istediği günlerdendi.Öğleye kadar evimizin tadını çıkardık,öğleden sonra ise sonbaharda Kemeraltı sokaklarını fotoğraflamak için çıktık dışarıya.

Kemeraltına gidilirde o dükkanlardan dışarıya taşan,nargile kokusuna karışıp burnumuza ulaşan mis kokulu Türk kahvesi içilmez mi?Hem mis kokulu kahveler içilir hem Kemeraltının Pazar sessizliğinin tadı çıkarılır bir yandan da arkadaşlarla muhabbet edilir :)
Hafta içi dükkanların dolup taştığı,sokakların neredeyse adım atılmayacak hale geldiği Kemeraltı,Pazar günü en sakin ve en çıplak haliyle çıkıyor karşımıza.Boş sokaklarda keyifle dolaşıyoruz ve gün batımına doğru bir sokak bizi saat kulesine ulaştırıyor.Ee bize de bu güzel sokakları ve kuleden günbatımını fotoğraflamak için objektifi doğrultup deklanşöre basmak düşüyor :)


Bu fotoğraflara bakmakta bir sonbahar pazarı Kemeraltında dolaşmak kadar keyifli olsun diye fotoğrafların bazılarını ekliyorum :) Saat kulesi fotoğraflarımıza ara vermiştim bu vesile ile yeniden saat kulesine doyalım dedim :)

Neşeniz bol olsun...

10 Ekim 2010 Pazar

MISIR/DARI DERKEN...

Bir haftasonunu daha bitirdik işte.Haftasonları bu kadar güzel olunca pazartesinin gelişini düşünmek bile insanı hüzünlendiriyor :) Yine gezdik-tozduk,arkadaşlarla yedik-içtik,dolu dolu geçti gitti iki gün daha…

Dün pazarda dolaşırken mısırları gören sevgilinin canı isteyince mısırları alıp geldik,tencereye koyup sabırla bekledik haşlanmasını.Patlamış mısır keyiflerimiz başlamadan son haşlanmış mısırımızı yedik afiyetle :) Bu arada pazarda ben “mısır” dedim,mısırları satan teyze “darı” dedi ısrarla.Seviyorum İzmirlilerin bu güzel kelimelerini,mesela buralarda İzmirliler için;
mısır=darı
domates=domat
çamaşır suyu=klorak
çekirdek=çiğdem
simit=gevrek demektir…İlk aklıma gelen kelimeler bunlar oldu.Okuyan İzmirliler daha fazlasını da hatırlayacaklardır :) Ee bende bir Karadeniz kızı olup eş durumundan İzmirli olunca önceleri yabancılık çekip güldüğüm bu kelimelerle cümle kurmaya başladım bile yavaş yavaş :) Ama okulda kantinciyle hala simit-gevrek muhabbeti yapıyorum inadına :)
Son iki gündür İzmir aydınlık,güneşli ama serindi.Yarın ise yağmur var diyormuş hava tahmin raporları…


Neşeniz bol olsun…

8 Ekim 2010 Cuma

SOSLU BROKOLİ SALATASI

Bilirsiniz blogta çok sık tarif vermiyorum ama sevdiğimiz lezzetleri nadirende olsa paylaşmadan edemiyorum.Ve işte bugün de yepyeni bir tarifle karşınızdayız :)

Bu seferki tarifimiz yeni lezzetler keşfetmeyi seven Ali’ye ait.Takipçilerimiz iyi bilir bizim çevrede Ali’nin salataları pek bi meşhurdur.Tadanlardan her seferinde tam not alan bu brokoli salatası benim de vazgeçilmezlerim arasında.
Ali’ye nazar değmesin diye önce kocaman bir “maşallah” diyoruz hep bir ağızdan ve bu sağlıklı,bol vitaminli ve leziz salatanın tarifini okumaya başlıyoruz :)

Malzemeler;


-Yarım kilo brokoli
-üç adet orta boy havuç
-bir adet orta boy soğan
-dileyen domateste ekleyebilir


Sosu için;
-bir kase yoğurt
-pul biber
-nane
-tuz
-zeytinyağı
-dileyen limon da ekleyebilir
-3 diş sarımsak
Hazırlanışı;
-Kaynamakta olan suyumuza önceden yıkayıp suyunu süzmüş olduğumuz brokoliyi ilave edip haşlıyoruz
-Haşlanan brokoliyi bir kenara aldıktan sonra yuvarlak bir şekilde doğradığımız havuçları da aynı şekilde haşlıyoruz
-Daha sonra bir tavada soğan ve haşladığımız havuçları hafif yağda çeviriyoruz.
-Brokoli,havuç ve soğanı derince bir kapta karıştırıp salata tabağına alıyoruz ve üzerine hazırlamış olduğumuz sosu gezdiriyoruz.
NOT:Brokolilerin rengini kaybetmemesi için haşlarken tencerenin ağzını açık bırakıyoruz.
Afiyet olsun
Sonunda haftasonu geldi :) ama bu haftasonu için bizim bir planımız yok,aslında ben yarın akşam için tiyatroya gitmek istiyordum.Ama izlemek istediğimiz oyuna bilet bulmak mümkün olmadı :( Bakalım belki şansımızı başka bir oyunda deneriz ya da bu haftasonu için başka bir plan yapabiliriz son anda…

Neşeniz bol olsun…

6 Ekim 2010 Çarşamba

İZNİK HATIRASI UĞUR BÖCEKLERİ

Yolumuzun düştüğü her memleketten oranın en meşhur şeylerini almadan gelmek olmaz bence.Kimi zaman bu bir yiyecek olur kimi zamansa bir tablo,biblo,bir eşya her neyse işte.İlla alacağım diye bir derdim yok ama gittiğimiz yere özel,değişik şeyler bulduğumda da kaçırmıyorum işte :) Yazın yolumuz İznik’e de düştü demiştim ya bu sevimli uğur böceklerim de İznik hatırası oldu bize.


Aslında bunlar buzdolabı süsü,altı mıknatıslı ama ben buzdolabında değil de orta sehpa üzerinde ve TV önünde kullanmayı tercih ettim.Güzel de oldu gibi geldi bana,görenler de böceklerimizi çok sevince yerlerinde kalsınlar dedim :)
Sehpa üzerindekiler kırmızı gül yapraklarıyla uyum sağlarken TV önündekiler de fotoğrafta görüldüğü üzere kırmızı çerçevelerime ve kırmızı-beyaz çiçeklerime yoldaş oldular :) Bizim uğur böceklerimizin hikayesi de böyle işte...

Neşeniz bol olsun...

5 Ekim 2010 Salı

BALIKÇI ÇİFT :)

Buralarda eylül ayı o kadar sıcak geçti ki bir ara İzmir’e sonbahar hiç gelmeyecek sandım :) Ama ekim ayının ilk gününden itibaren pırıl pırıl bir güneşle birlikte güzel,serin sonbahar günleri başladı.Bu yıl İzmir’in sonbaharını çok sevdim…e sevilmeyecek gibi değil ki mis gibi bir hava var dışarıda.

Geçtiğimiz haftasonunu ikiye bölerek değerlendirdik :) cumartesi günü Çandarlı’nın tam karşı kıyılarını gezdik.Pazar gününü ise evimizde vakit geçirerek değerlendirdik.Cumartesi sabahın erken saatlerinde kalkıp Güzelbahçe,Urla,Balıklıova,Mordoğan derken Karaburun’a kadar gittik.Akşamın geç saatlerinde dönebildik eve.Karaburun’da çok sevdiğimiz arkadaşlarımızın yazlığı var ve ne zamandan beri bana oraları anlatıp durur,her fırsatta çağırırdı.Sonunda geçtiğimiz hafta gitmek nasip oldu.Sabah erken saatlerde yola düşmemizin nedeni ise Ali’nin balıkçılık sevdası :) daha önce şu postta bahsetmiştim değil mi balıkçılık maceralarımızdan.Ama bu sefer zıpkınla değil oltayla balık avlamaya çalıştık.Çok keyifli ama sabır isteyen bir iş…oltaya yemleri takacaksın,onu atıp sabırla bekleyeceksin falan hiç bana göre değil o yüzden Ali oltası ve balıklarla meşgulken ben bol bol fotoğraf çektim.

Burada görüldüğü üzere Ali oltaya yem takıyor büyük bir titizlikle :)
İşte oltaya ilk takılan minik balık.Ben bunu görünce bir taraftan fotoğrafını çekiyor bir taraftan Ali’ye yalvarıyordum “Ali bu çok küçük nolur onu geri at noluuuurrr” diye.Ondan sonra tuttuğu her balık için aynı şekilde tepinince ben balıklar karada çok kalmadı,onları oltadan kurtarıp tekrar yolladık mavi sulara :)
Bu pembe minik oltayı Ali benim için almış.Pembe ya kız oltasıymış bu, Ali öyle diyor :) Oltayı görünce beni gülme krizi tuttu ben ne anlarım balık tutmaktan diye,hem kıyamam ki ben :) Tutamadım da zaten,mis gibi havanın tadını çıkarıp çocuklar misali şen şakrak hopladım zıpladım etrafta :)
Bu arada kahvaltımızı yol üzerindeki Taş Ev de yaptık.Güzel köy kahvaltısı ve harika manzarası var yolu o taraflara düşenlere tavsiye ederim.
Yol güzergahımızda öyle güzel koylar vardı ki hayran kaldım o taraflara.Balıklıova’dan sonra Mordoğan’da durduk alışveriş yaptık çok şeker insanlarla tanıştık ve Mordoğan Ayıbalığı mevkiinde devam ettik balık tutma çabalarımıza :) Orası da harika bir yer,fotoğraf için bana çok malzeme vardı ve ben de değerlendirdim tabiki.Sonunda Ali balıkçılıktan sıkıldı ve son durak Karaburun’a ulaşıp gün batımını orada izledik.Hem Mordoğan hem Karaburun güzel insanları güzel koylarıyla hoş yerler ama kimse kırılmasın ben ille de Çandarlı derim :)

Neşeniz bol olsun...

1 Ekim 2010 Cuma

ANAHTAR ASKISI

Bir önceki yazımda sevimli anahtarlıklarımızdan bahsedince bu güzel anahtar askımızdan bahsetmeden olmaz diye düşündüm ve bahsediyorum işte :) Bu askı bize Göynük hatırası.Bildiğiniz üzere bu yaz gezenti çift olduk biz dere-tepe gezdik.Bu küçük ev Safranbolu evlerine ne çok benziyor değil mi? Ama eski Göynük evleri de çok güzel...

İzmir’den yola çıktık Bursa,Kocaeli,Adapazarı,Sapanca,Safranbolu,Sinop,Gerze,Alaçam,Bafra,Ordu’ya kadar gezerek görerek gittik. Dönüşte ise Sinop’tan düştük yollara bu sefer de Kastamonu,Bolu,Abant,Mudurnu,Göynük,Geyve,İznik,Pamukova,Yenişehir,Bursa derken İzmir’e geldik :) Yazarken bazı yerleri atlamış olabilirim gezilen yer çok olunca bazı yerleri atladım sanırım :)
 

İşte böyle gezerken yolumuz Göynük’e düştü,daha doğrusu yolumuzu Göynük’e de düşürdük Akşemsettin Hazretlerinin kabrinde üç İhlas bir Fatiha okuyalım diye.İyiki de uğramışız Göynük’e…oldukça güzel bir yer olarak kazındı hafızalarımıza…ve bu güzel askılardan aldık kendimize de sevdiklerimize de.Bu arada üzerlerine isim ve tarih yazdırmayı ihmal etmedik :)


Neşeniz bol olsun…



SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...