28 Mayıs 2010 Cuma

TEŞEKKÜRLER AMA BİR ŞEY DAHA VAR :)

Dünden beri bir sürü güzel yorum,bir çok mail aldık. Bir önceki yazımızı okuyan,yorumlayan,bizleri merak eden,hal-hatır soran,anlamaya-anlatmaya çalışan herkese çok ama çok teşekkürler.

Karar aşamasına geldiğim konulardan biri mesleki anlamada bir karar.Meslektaşlarım bilir; İl içi ve il dışı yer değiştirme başvuruları başladı.Hiç aklımda yokken evimizin yakınlarındaki bir okulda kadro açıldığını görünce “tayin istesem mi acaba” diye düşünmeye başladım.Fazla düşünmüş olacağım ki taa buralara,bloga kadar sıçradı kararsızlığım :) Diğer konuya gelince o şeker ve samimi cümleleriyle bizi mutlu eden,gülümseten tüm dostlara kucak dolusu sevgiler.Özellikle de buradan okuyup hemen telefonlarına sarılıp beni telefonda dakikalarca güldüren sevgili arkadaşlarım sağolun varolun :)

Bir şey daha var; diye başlayan paragraf bir süre sonra kendini imha edecektir demiştim değil mi?İmha etti :)

Neşeniz bol olsun…

27 Mayıs 2010 Perşembe

E HADİ Bİ KARAR VER :)

Çekilip bir kenara,her şeyi uzaktan seyredeyim.

Karar vermek zorunda olmayayım,oluversin ne olacaksa ve hayırlısıyla.
Karar vermemek,öylece beklemek…bu da olabilir,yapılabilir.
Peki ya beklemek öylece,hiçbir taşı oynatmadan yerinden
pişmanlık olur mu sonunda?
Doğru mu,yanlış mı? soru bu değil,olmasın da.
Ama düşündürmesin beni “sonucu”
“sonuç ne olur,nasıl olur?”.
Yine takılıyor aklıma “pişmanlık olur mu sonunda?”…

Huzur dolu bir yuva,her saniyesi şükür gerektiren bir yaşam
Derken yepyeni bir şeyler girecek bu hayata,yepyeni sayfalar açılacak belki de
Hani bir “karar” dan geçebilsem oluverecek bir şeyler…

Mükemmeliyetçiyim, kabul…
Görüntü tamamen berraklaşsın istiyorum, doğru…
O yüzden düşünüyorum buralarda
O yüzden güzel bir elbise hakkında yazacakken buraya, “karar” diyor klavyem.
Şimdi durup dururken oldu bu,düşünürken yakaladım kendimi
Oysa kimse yada hiçbir şey beni bir karar vermeye zorlamıyor
Kendi kendime yapıyorum bunu ben…
Belki de sabahtan beri uzayıp duran toplantıları yüzünden sevdiceğe sorup onun fikrini alamadığım için oluyor bu.
O gelir,ellerimi alır avuçlarının içine,boncuk boncuk bakar gözlerime,gülümseyerek dinler beni
Bende başlarım anlatmaya,önce tumturaklı cümleler kurarım ne kadar ciddiyim anlasın diye,anlattıkça anlatasım gelir,heyecanlı heyecanlı konuşurken fark etmeden kocaman kocaman açarım gözlerimi yine,sonunda beklide bakarım ki o karşımdayken yine olması gereken düşüvermiş dilimden,ondan aldığım güvenle en doğrusu için atırvermişim adımımı.
 Zil çaldı…sevdiceğim geldi…elinde sıcacık ekmekler…fırıncı amca bana sıcacık,çıtır çıtır ve minicik bir ekmek göndermiş.Yüzüm güldü yine :) Her saniyesi şükür gerektiren bir yaşam bu, demiştim değil mi?

Neşeniz bol olsun...


26 Mayıs 2010 Çarşamba

UZAKLARDAN GELEN HEDİYE

Son zamanlarda hep, benim öğrencilerime aldığım hediyelerden bahsettim.Bu seferde öğrencimden daha doğrusu bir öğrencimin velisi çok tatlı bir hanımdan gelen bir hediyeyi göstereyim sizlere.Bu velimiz okula çoğu zaman elleri kolları dolu olarak gelir.Birbirinden güzel pasta-böreklerle bizi mutlu eder.Sağolsun bu seferde beni mutlu etmek için böyle bir incelik düşünmüş.Bu hediyeler kutsal topraklardan benim için özel olarak alınmış.Umre için 1 aydan beri Arabistanda idiler,taa oralardan geldi bu ciciler:) Benim göz makyajına,değişik takılara ne kadar meraklı olduğum gözünden kaçmamış belikli.O yüzden tam üç tane sürme göz kalemi almış bana.Kalemler tam sevdiğim gibi simsiyah ve uçları yumuşacık.Bir tane yine siyah orijinal sürme,güzel bir kolye ve tatlı hurmalar :) bol bol da dua…


Şanslı bir öğretmenim ben :)


Neşeniz bol olsun...

25 Mayıs 2010 Salı

RAHATLIK

Dolaşırken öylesine,hiç aklımızda yokken girdiğimiz bir mağazadan elimizde yeni terliklerimizle çıktık.

Terlik demek ayakların rahatlığı demek bana göre :) Hem şık hem de ortopedik bir terlik yada ayakkabı ise çifte mutluluk demek :) Ayakkabı dolabımız dolmuş taşmış,yenilere bir türlü yer bulunamazken bu terlikler nereden çıktı bende bilemiyorum ama bu rahatlığa dayanamadık işte…Bunlarla da yetinmedik alma açlığı bu ya, yine dürttü beni iki ayakkabım daha oldu :)
Ayakkabı alırken eğer beğendiysem “bir kere daha düşüneyim” demiyorum hiç.Çünkü biliyorum ki ben giymesem bile mutlaka giyen biri olacak.Kız kardeşler olarak hepimizin 36 numara ayakkabı giymesinin güzelliği işte :)

Eee artık bende Ali de yeni terliklerimizin rahatlığıyla tatillerde Çandarlı sokaklarında hoplaya zıplaya dolaşırız :)

Neşeniz bol olsun…

24 Mayıs 2010 Pazartesi

ÖĞRETMENCİLİK :)

Havaların ısınmasıyla birlikte öğrenci milleti de sıralarında kıpır kıpır olmaya başladı.Bizlerde onların ilgilerini daha çok derse çekebilmek için her türlü yöntem ve tekniği dener olduk.Bizim dersliğimize gelen her öğrenci alışkındır öğretmen her an bir sürpriz yapabilir diye :)

Ve sene başından beri uyguladığımız tekniklerden bir tanesi de onların deyimiyle “öğretmencilik” :) Her öğrenci sırası geldiğinde performans ödevini bir öğretmen edası ve hazırlığı ile arkadaşlarına sunar.Bu sunumların olduğu derslerde,ben tüm yetkilerimi o günün öğretmenlerine devreder,geçer bir sıraya oturur “öğrencilik” oynarım :)Öğrencilerin sunum yaptığı günlerde çoğu zaman çok eğlenceli ve değişik durumlar çıkar ortaya ve bu deneyimi yaşayan çoğu öğrenci,öğretmenlerinin halinden anlar az da olsa :)Sunum bittiğinde de tüm arkadaşlarının sunum hakkında çeşitli kriterlere göre yaptıkları eleştirileri dinler sunumu yapan kişi.Bir çok sınıfta çokca faydasını gördüğüm bu yöntemi uyguladığım 5-A sınıfında üç öğrencim beni ve arkadaşlarını hayrete düşürecek güzellikte sunumlar hazırlamışlardı geçen hafta.Ceyda,Gökçen ve Türkü…üç ayrı öğrenci,üç güzel sunum.Yüksek bir performans ödev notu yetmez diyerek küçük ama güzel hediyelerle mutlu edeyim onları istedim.Daha önce şurada başka bir sınıftaki öğrencilerime hediye ettiğim saatlerden bahsetmiştim.Ama bu sefer o kadar açılamadım daha küçük hediyeler aldım.Öğrencilerin üçü de kız olunca hediye seçmek çok kolay oldu :) fotoğraflarda da görüldüğü üzere pembenin değişik tonlarında birbirinden güzel iki taç toka seçtik.Bir tane de kutu içinde kilitli hoş bir anı defteri.
Hangi ödülü kime vereceğime karar veremediğim ve bu olaya biraz heyecan katayım dediğim için hediyeleri numaralandırdım.Hepsi tek tek 1 den 3 e kadar kura seçerek belirlediler hediyelerini.1 numarayı Gökçen çekti.Sapsarı saçlarına uygun açık pembe tokası oldu,2 numarayı Ceyda seçti ve onunda simsiyah saçlarına çok yakışan pembe bir tokası oldu ve 3 numaradaki anı defteri de günlüğünün anahtarını yakın zamanda keybetmiş olan Türkü’nün oldu.Hepsi bilmeden oldukça isabetli seçimler yaptılar.Onları izlerken ve alkışlarken de mutluluklar bizim oldu :)
Ödül almak,takdir görmek,hediyeleşmek mutlu ediyor her öğrenci gibi benim canavarları da…umarım hepimizin meslek hayatında böyle güzellikler hep daha çok olur…

Neşeniz bol olsun…


23 Mayıs 2010 Pazar

YAĞMURUN ARDINDAN

Son günlerde ara ara yağan yağmur ile yıkanıyor güzel İzmir’in güzel sokakları.Geçen yıl baharın bile gelip gelmediğini anlayamadığım zamanlarda aniden sıcaklar bastırmış yaz başlamıştı.Bahar yağmurlarını,yağmur sonrası mis gibi toprak kokusunu özlemiş,hayret etmiştim bahardan yaza bu kadar çabuk geçilir mi diye.Oysa bu yıl ne de güzel yağıyor yağmur…
Artık biliyorsunuz değil mi yazamadığım zamanlarda ya biz gitmişizdir gezmelere ya gelenimiz olmuştur.Bu seferde gelenimiz vardı :) Canım ablam ve eniştem çıkıp geldiler.Ve dün 16.45 uçağı ile yolcu ettik onları.Kavuşmalar güzel de bu ayrılıklar çok can sıkıyor.Ama elden ne gelir bir dahaki kavuşmayı beklemekten başka…

Bir yandan çokça şey yazmak isterken bir yandan bakıyorum ki dikkatimi toplayamıyorum.Çıkıp yağmurun tadını çıkarmalıyız gibi geliyor bana.Ha bir de uzak diyarlarda bir yerlerdeki can arkadaşımdan haber bekliyorum gözüm telefonda.Bilirim okursun bu satırları ve bilesin ki dualarımız seninle ve o güzel bebeklerinle…

Neşeniz bol olsun….

18 Mayıs 2010 Salı

SÜNGER BOB ve PATRİCK

Hani bir önceki postta demiştim ya "bu haftanın sonu yoktu benim için" diye.İşte hafta sonu tatili filan yapmadan cumartesi ve Pazar günü okulumuzda yapılan sınavlarda görevliydim.Çevre okullardan da gelen bir sürü öğretmen arkadaşla epeyi kalabalık bir kadro olarak çalıştık hafta sonu.İki gün sabah ve öğleden sonra tam dört oturum.Akşama kadar sınavda görev yapıp akşamları önceden söz verilmiş gezmelere çıkılınca dinlenmeye fırsat bulamadım.Akşam gezmelerimiz çok keyifliydi ama dinlenemeden yeniden iş başı yapınca hala yorgunum…

Akşam gezmelerimizden birinde Ali’nin kuzeninde akşam yemeğindeydik.Cumartesi sınav çıkışı koşturarak eve geldim azcık dinleneyim demeye fırsat kalmadan baktım vakit geldi.Hazırlanıp çıktık.Önce minik Giray için hediye almaya gittik.Giray bizim düğünümüzden iki gün önce dünyaya gelen süper tatlı bir çocuk.Hem çok tatlı hem de bizim evliliğimizle yaşıt :) Giray için oyuncakçıya girdik ama orada ben kendimi kaybettim resmen.Allahım ya her gördüğüm şeye atlıyorum,her bulduğuma “nolur Ali bunu alalım” diye bağırıyorum falan.Neyse en sonunda ben ilk dakikadan itibaren elimden düşürmediğim Sünger Bob ve Patrick’te karar kıldım.Ali ise sarı,şirin bir araba seçti.Fotoğraflarda gördüğünüz Sünger Bob ve Patrick topları öyle güzel ki mağazadan çıkınca arabada giderken sizler için fotoğrafladım.Baksanıza tiplere,bunlara bakmak bile insanı gülümsetmeye yetiyor ya da ben onları çok sevdiğim için bana mı öyle geliyor.Fotoğraflayacağım diye hediye paketini açarken azcık yırtılınca paket Ali’nin sarı arabasının fotoğrafını çekemedim.Onun paketini açmaya cesaret edemedim yani…
Daha kapıdan girer girmez hediye paketlerini tutuşturuverdim Giray’ın eline.Giray’ı sevmekten uzun bir süre ne annesini ne de babasını gözüm görmedi :) Öyle güzel,öyle akıllı bir çocuk ki bütün akşam maymun etti bizi.Akşam yemeği boyunca bir Sünger Bob’u bir Patrick’i masadakilerin kafasına fırlatıp durduk.Yemek sonrası ise Bob ve Patrick’in çok yorulduklarını düşünüp Ali’nin sarı arabasında gezdirdik :) Sonra tabi biz annesiyle sohbet etmeye başlayıp beylerde kendi aralarında hararetli konuşmalara dalınca Giray bey benle oynamak için daha bir sürü oyuncak döktü ayaklarımın önüne.Hem sohbet ettik hem de oynadık gece yarısına kadar.Eve gelince anladım ne kadar yorulduğumu ve o halde nasıl uyuyup kaldım,Pazar günkü sınavda nasıl görev yaptım hatırlamıyorum bile.Diyorum ya hala yorgunum :) Biraz dinlenmeye çekileyim en iyisi…


not:Çiçeğimiz ölüyor demiştim ya şurada sağolsun Sevda bana bir link göndermiş.Okudum öğrendim ölmüyormuş bizim guzmania :) Çok mutlu oldum Sevda'ya bir de buradan teşekkür etmek istiyorum.Teşekkürler Sevda :)

Neşeniz bol olsun…

16 Mayıs 2010 Pazar

GURUL GURUL

Bu hafta sonunu uzun uzun yazacağım ama çok yorgunum.Çünkü bu haftanın sonu yoktu benim için.İki gündür sınavlarda koşturuyorum.Neyse anlatacağım daha sonra ama Ali maç izlerken bende size gurul gurulu anlatayım azıcık :) derken maç bitti ben bile izledim maçı az buçuk...Fenerbahçe şampiyon muş muş muş...aaaaa şampiyon Bursa imiş :) (Ali'den)

Son zamanların en başarılı reklam filmlerinden biri eti tadında…O sevimli gurul gurullar yok mu bir çoğu gibi beni de ekrana kilitliyorlar.Hele o hareketleri,gurul gurul deyişleri çok şirin… şuradaki reklam filminden esinlenilmiş sanırım ama kesinlikle bizimkilerin yaptığı çok daha sevimli olmuş.Bir açlık krizi,mide gurultusu ancak bu kadar sevimli gösterilebilir herhalde :)

Sizce de bu sevimli şeylerin oyuncağı çıksa güzel olmaz mı?

Neşeniz bol olsun…

13 Mayıs 2010 Perşembe

TARTIM BU :)

Geçen hafta Koçtaş’ta dolaşırken gözüm birbirinde şirin basküllere takıldı.Ve hiç aklımızda yokken “aaa ne kadar güzelmiş” diyerek kucaklayıp eve getirdik bir tanesini.Rengarenk basküllerin hepsi çok güzeldi ama benim en çok beğendiğim inceliği,kırmızıya yakın rengi ve üzerindeki deseni ile fotoğrafta gördüğünüz Sinbo oldu.Banyomuza da çok yakıştı :)
Şimdiye kadar ne Ali’nin ne de benim kilo sorunumuz olmadı.Hatta hayatımız boyunca ikimizde çokça yiyen ama kilo almayanlardan olmuşuz.Hoş şu son günlerde Ali’de hafif bir göbek belirmiş olsa da kilosu gayet normal.Çok fazla kilo alıp veren kişiler değiliz ama basküllerle aramız çok iyi :) Nerede bir baskül görsek “dur bakayım kaç kilo olmuşum” diyenlerdeniz.Şimdilerde de durumumuz aynı, mesela ben bugün normal kilomdan 400gr fazla çıktım :)

Eğer çok özellikli bir şey aramıyorsanız,benim gibi “sadece beni tartsın bir de şık bir şey olsun” diyorsanız bu dijital basküller tam size göre…

Neşeniz bol olsun…


12 Mayıs 2010 Çarşamba

TATLIYIZ,TATLISINIZ,TATLI…

Yeni bir ödül daha bir güzel çift’e…Bu seferki ödülümüz birbirinden güzel ve anlamlı yazılarıyla severek takip ettiğimiz Berra’dan geldi.Kendisine çok teşekkür ediyor ve ödülün kurallarını yerine getirmeye çalışıyoruz;


-Bu ödülü on tatlı blogger’a gönderiniz
-bu ödülle ilgili bir post hazırlayınız ve ödülü kimden aldığınızı cümle aleme duyurunuz :)
-Ödülü blogunuza koyunuz ki gören ne kadar tatlı olduğunuzu anlasın
-Ödüllendirdiğiniz 10 kişiye yorumla haber veriniz ki onlarda sevinsin :)
Her ödülde olduğu gibi bunda da illa birilerini seçin diyor.Al sana işte bir güzel çiftten ödül alan on blog;

1- Bizi okuyan,bizi seven,bizi habersiz bırakmayan tüm blogger’lar en tatlı blog ödülü öncelikle sizin olsun.Ödülün kuralları ille de isim yaz diyor ya bende kalan dokuz kişiyi yazayım o zaman.

2- İçinden geldiği gibi yazan ; http://tugbatugba.blogspot.com/

3- Meslektaşım; http://ezgilimelodi.blogspot.com/

4- Renkli blogu ile; http://sessizteyyare.blogspot.com/

5- İzmir’li hemşerim ; http://meraklbeti.blogspot.com/

6- Güncesini okumaya doyamadığım ; http://nevbahardan.blogspot.com/

7- Tatlıların tatlısı bebiş ; http://reyyanbebek.blogspot.com/

8- Güzel yazılarıyla; http://a-h-hayatiminanlamina.blogspot.com/

9- O muhteşem Lal’in annesi; http://ehali.blogspot.com/

10- Samimi,güzel yazılarıyla; http://komancilerveapaciler.blogspot.com/

Hepimiz tatlıyız,hak ettik bu ödülü…Öncelikle bu ödülü bize veren Berra’ya ardından ödülü alıp kabul eden tüm blogger dostlara sevgilerle…

Neşeniz bol olsun…



11 Mayıs 2010 Salı

HOŞ SOHBETLER

Gecenin bir yarısı boğazımda feci bi ağrıyla uyandım.Sabah okula gitmek için kalktığımda ağrı daha bir artmış dayanılmaz hale gelmişti.Okula değil doktora gittim haliyle.Bugün dördüncü ders saatinde bizim dersimizin ortak sınavı olduğu için biraz dinlenip gittim okula.Hasta hasta zor bir gün oldu…

Şimdi biraz daha iyiyim.Her Çarşamba öğle arası yemek vaktini birkaç öğrencimle geçiriyorum.Sekizinci sınıftan sohbet meraklısı,araştırma yapmaya hevesli,tartışmayı seven dört öğrencim var.Tarihten felsefeye,dinden edebiyata,sanattan günlük hayata aklımıza ne gelirse ders sonrası oturup sohbet ediyoruz.Onlar konuşuyor ben dinliyorum ve onların her geçen gün zenginleşip gelişen düşünce dünyasını görmek beni mutlu ediyor.Kimi zaman vakti olan diğer öğretmen arkadaşlarda katılıyor bize konu konuyu açıyor derken zaman nasıl geçip gidiyor anlayamıyoruz.
Ve yarın yine Çarşamba...Yine yarın öğle arasında birkaç öğretmen arkadaşım ve bizim dahi öğrencilerimiz birlikte bir şeyler yiyeceğiz.Geçen haftadan onlara söz verdiğim için ilaçlarımı alıp kalktım yatağımdan,hastalığı falan bir kenara bırakıp işe giriştim.Nefis bir sodalı börek ve şeker gibi bir kurabiye yaptım onlar için :) Yoruldum ama böyle değerli öğrencilerim için değer...

Şimdi iyileşeyim ve yarın güzel bir gün olsun istiyorum…

Neşeniz bol olsun…

9 Mayıs 2010 Pazar

EVDE HAFTASONU

Bu aralar blogumuzla bu kadar çok ilgilenmemden anlaşılıyordur bu günlerde evimizde daha çok vakit geçirdiğimiz :) Bu gün annelerimizin gününü telefonla kutlayabildik.Anneciğime doyasıya sarılmak için tatili bekliyoruz,diğer annemize ise Ali hala tam anlamıyla iyileşmediği için gidemedik.

Evimizin keyfini çıkarıyoruz.Uzun zamandır evde bu kadar çok vakit geçirmemiştik.Kitaplarımızı düzenledik,çalışma odamızı yeniden dekore ettik,uzun uzun kahvaltı ettik,ilginç filmler seçip izledik,güzel havayı fırsat bilip balkonumuzda sohbet ederek kahvelerimizi içtik.Ha bir de bol bol telefon görüşmesi yaptık :) Bizi özellikle de Ali’yi merak eden kuzenler,halalar,arkadaşlar sağolsunlar arayıp halimizi hatırımızı sordular;çok şükür iyiyiz…İyiyiz ve evimizde evim güzel evim diyerek zaman geçiriyoruz…

Neşeniz bol olsun…


8 Mayıs 2010 Cumartesi

ANNEM İÇİN

Anneler günü yaklaşırken annelerimizin ihtiyacı nedir diye düşünmeye başlamıştık.Ali nin annesi yakınımızda olduğu için Çandalı’daki yazlığa ya da buradaki eve gittikçe etrafımıza bakıp durduk annemin neye ihtiyacı var diye.Bu yüzden onun hediyesini belirlemek zor olmadı.Ama benim anneciğim buralardan uzakta olunca onun hediyesi konusunda zorlandık biraz.

Yıllardır annelerimize değişik hediyelerle sürprizler yapıyoruz.Ama zaman geçtikçe gönül istiyor ki gerçekten ihtiyaçları olan,hayatlarını kolaylaştıracak ve her zaman kullanabilecekleri bir şeyler alalım.Bu durumda kardeşler devreye giriyor,birlikte düşünüp taşınıp karar veriyoruz ne alınması gerektiğine.Böylelikle gerçekten işe yarayan bir şeyler hediye etmiş olmak hediyeyi alan kadar mutlu ediyor bizleri de…


Bu anneler gününde hediyelere karar verdik ama araştırma aşaması biraz uzun sürünce geç kaldık biraz :) Annelerimiz geç ama güzel hediyeler alacaklar…Ali’nin annesine yazlıktaki yeni mutfak için bir bulaşık makinesi seçtik.Ali’nin kardeşi ile birlikte alacağız.Benim annem için ise şarjlı bir el süpürgesi alacağız.Annem için düşündüğüm diğer her şeyi abla ve kardeşlerim bizden önce düşünmüşler çünkü :) Uzun zamandır araştırıyoruz şarjlı el süpürgesini ve sonunda Fakir Turbo şarjlı el süpürgesinde karar kıldık.Annemin cidden işine yarayacak bir şey.Kullananlardan çok olumlu şeyler duydum.Çok kullanışlı olduğu,diğer el süpürgelerinden çok daha fazla çekim gücü olduğu ve çok işe yaradığını söylüyor herkes.Birde sizlere sormak isterim,eğer bahsettiğim ürünü kullanan veya bilen arkadaşlar varsa onlarında fikirlerini almak isterim...

Neşeniz bol olsun…

7 Mayıs 2010 Cuma

ÇİÇEĞİMİZ ÖLÜYOR

Çok acıklı bir başlık oldu farkındayım ama gerçek bu… sanırım bizim guzmaniamız solup ölecek.Daha önce bu güzel çiçeğimizden burada bahsetmiştim. Çiçeğimizi ilk aldığımızda minik kırmızı bir saksısı vardı ama guzmania büyüdükçe saksısı küçük gelmeye başladı, geçenlerde daha büyük ve yine kırmızı bir saksı aldık.Guzmanianın saksı değişimi nisan ayı olduğu için tam zamanıydı ve değiştirdik saksısını.O zaman çektiğim fotoğraflara bakınca daha iyi fark ediyorum ne kadar da güzel kıpkırmızı imiş yaprakları.Oysa şimdilerde kırmızı yapraklar sararmaya başladı,kuruyor sanki.Oysa elimden geleni yapıyorum sararıp solmasın diye.

Çiçek bakımından anlayan arkadaşların yardımına ihtiyacım var…Bu güzel çiçeğimizi kurtarmak için ne yapabiliriz bilen var mı?

Neşeniz bol olsun...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

HAYATIMIN TADI

Sevdicek hala hasta…ve 10 gün raporlu.Hayatın tadı tuzu yok onun şen kahkahalarını duymadıkça :( Çok şükür ciddi bir şeyi yok sadece geçtiğimiz haftaların iş yoğunluğunun üzerinde bıraktığı yorgunluğu atmak,biraz kafa dinlemek için raporlu.Ama telefonları hiç susmuyor :(

O evde dinlenirken ben okulda koşturuyorum.Ve benim canavarlarım için kafa patlatıyorum.Sevdiceğimin de yardımı ile geçen hafta okulda küçük bir yarışma düzenlemiştim.Ve bugün yarışmada birinci olan 2 kız,1 erkek öğrencime ödüllerini takdim ettik :) İşin en eğlenceli kısmı ödül faslı olunca ödülleri fotoğraflamayı da ihmal etmedik tabi.Fotoğrafları telefonla çektiğim için kalite düşük, farkındayım.Bu arada ben fotoğraf çekeceğim diye, hediye ettiğim saatlerin arkasına rengarenk kalemleri ile fon oluşturan Cihan’a teşekkürü bir borç bilirim :)Ödül olarak aldıkları bu saatler onları öylesine mutlu etti ki hediyesini alan Berfin beni öptükten sonra “Öğretmenim,bizim için artık saat hep Ayşenur öğretmeni gösterecek” dedi.Tabi bu sözün üzerine benim payıma düşen mutluluğu varın siz tahmin edin :)Elimizdeki malzeme insan hatta bir çocuk olunca onlar için çabalamanın zorluğu da hazzı da tarif edilemez.


Dikkat ettiyseniz küçücükte olsa bir nazar boncuğu iliştiriverdik sayfamızın bir köşesine.Allah tüm blogcularla birlikte bizi de nazarlardan korusun inşallah.


Neşeniz bol olsun…

3 Mayıs 2010 Pazartesi

NAZAR

Pazar günkü sınav görevim Cuma günü belli olunca hemen aradım sevgiliyi “Aşkım Pazar günü için bana çok güzel,çok önemli bir sürprizin varsa o sürprizi cumartesi gününe alabilir misin?” Ali gülmeye başladı,sürprizim yok da diyemedi “Aaa aşkım olmaz ama benim sürprizim ancak Pazar günü yaşanır,cumartesiye alamam” diye benimle aynı telden çalmaya başladı :) Ali benim bu hallerime alışık ama bu sözlerimi duyan öğretmen arkadaşlarımın karnına ağrılar girdi gülmekten :) “Ooo demek böyle sürpriz yaptırılıyormuş,süper bir taktik bu” demeye başladılar hemen.Neyse ben durumu anlattım Ali’ye Pazar günkü sınavda görevliyim diye.Pazar günü görev olunca cumartesiyi iyi değerlendirelim dedik.Doyasıya uyuduktan sonra çıktık yeni bir kahvaltı mekanı denedik ama sonuç hayal kırıklığı oldu.Kahvaltıdan sonra Çandarlı’ya kaçtık yine Çandarlı’nın mis gibi havasını soluyup,kafamızı dinleyip döndük İzmirimize.

Neyse ki Pazar günkü sınav diğerlerine nazaran kısa sürdü.Çıkınca Ali beni Atatürk stadyumunda çok güzel bir programa götürdü.Gerçekten de sürprizi varmış Ali’nin ve cidden de cumartesiye alınmazmış :) Harika bir programdı,saatler süren programda kah eğlendik,kah hüzünlendik…



Ve bugün Ali’nin maçı vardı yine ama gidemedik maça.Sevdiceğime nazar değmiş kesinlikle.Önce ayağını burktu,sonra geçen haftaki maçta karşı taraftan biri yüzünden kas zedelenmesi yaşadı günlerdir ağrısı var ve daha ağrısı geçmeden bugün hastalandı.Sevgili maça gidemeyince bugünkü maç sonucu da yenilgi oldu ve bizim takım elendi :( Buradan böyle 11-3 yendik diye yazdık diye mi nazara geldik yoksa.Maşallahlarınızı eksik etmeyin :)


Neşeniz bol olsun…


SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...