7 Aralık 2009 Pazartesi

MUTLULUK BU DA DEĞİLSE BAŞKA NE OLABİLİR SANKİ...

Ne kadar çok sabırsızım herkes öğrendi artık…Benim o sabırsız,çocuksu hallerime rağmen canım eşim sabırla beni avutup sürprizini doyasıya yaşattı bana.Son cümlelerimi de yazıp bilgisayarımın başından kalkınca hemen toparlanıp çıktık evden.İlk durağımız Güzelbahçe oldu.Deniz kenarında,hoş bir mekanda harika bir kahvaltı ile başladık güne.Güzelbahçe ye gelinceye kadar tüm tabelalara baktım “bu yol nereye gidiyor?” diye.Bir sürü şey yazıyordu ve ben bir türlü kestiremedim nereye gittiğimizi.
Kahvaltımızı yaparken Ali “artık biraz olsun merakını gidereyim;Çeşme’ye
gidiyoruz.Giderken sahil yolunu kullanacağız,görmeni istediğim yerler var” dedi.Ohh biraz olsun rahatladım.Demek Çeşme’ye gidiyoruz.Peki ama neden Çeşme?Ben düşünüp dururken birbirinden güzel yerler geçtik.Ali ellerimi sımsıkı tutarken sabırsız ama güven doluydum ve ben her daim onun yanında içime dolan bu güven duygusunu yaşamaya bayılıyorum…
Çeşme’ye vardığımızda vakit öğleyi geçiyordu.Hemen otele geçtik.Ben lobide otururken Ali görevlilerle hararetli konuşmalar yapıyordu.Ben oteli incelerken arada bir bana bakıp ‘sabret az kaldı’ dercesine göz kırpıyordu.O gün otel tıklım tıklım doluydu.Yerli-yabancı bir sürü konuğu vardı.Otele yeni giriş yapanlar,otelden ayrılanlar,etrafta bir o tarafa bir bu tarafa koşuşan birbirlerinin dillerini anlamamalarına rağmen deliler gibi
gülüşüp oynayan çocuklar…Biraz olsun heyecanımı yatıştırmak için çevremde olup bitenlerle ilgilenmeye başladım.Geçtiğimiz yıllarda Ali bu otelde eğitim verdiği için oranın yabancısı değildi.Ama ısrarla bu oteli tercih etme nedeninin başka olduğunu vurguluyordu.Nihayet Ali ve görevlilerin konuşmaları bitince sevgili yanıma gelip ‘hadi bakalım,gidip biraz dinlenelim’ dedi.Dinlenmek… evet cidden çok ihtiyacım vardı.Odanın kapısına geldiğimizde eşyalarımızı bırakan görevli yanımızdan ayrılınca Ali beni içeriye buyur etti.İçerisi rengarenk tüllerle ve çiçeklerle süslenmişti.Her şey o kadar güzel,insana huzur daha da güzeli mutluluk vericiydi ki ,o zamanda çakılı kalmak isteği uyandırıyordu.

Çantamı bir iskemlenin arkasına astım,oturdum,ayak ayak üzerine attım.Söyleyecek söz bulamamış,nefes alışım hızlanmıştı.Her şeyi inceledim tek tek,benim için özenle hazırlanmış bu odada sevgilimle
birlikteydim.Daha ne olsundu ki.Masanın üzerinde duran büyük bir zarfın üzerinde ismim yazılmıştı. Alişim’in el yazısı ile AYŞENURuma yazıyordu.Zarfı elime aldım ‘sesli okur musun?’ dedi sevgili.Okurum elbet hem de büyük bir keyifle.Başladım okumaya ve altıncı-son sayfaya geldiğimde gözyaşlarım,hıçkırık halini almıştı.Öyle cümleler yazmıştı ki sevgili bana yüreğim gözlerimden akmıştı sanki.Yazılanları buradan da paylaşıp sizlerinde yüreklerine dokunabilmeyi çok isterdim sevgili okur, lakin Ali bundan hoşlanmayacaktır eminim.En iyisi bizde saklı kalsın…
*****
Saatin kaç sularında olduğunu bilmediğimiz bir anda kalkıp hazırlanmamız
gerektiğini hatırlattı sevgili bana.Evde iken onun yardımı ile valizimi hazırladım demiştim ya işte onun seçtiği beyazı mavi ile kombinlediğim en şık kıyafetlerimden birini giydim.O ise benim tercihim ile o güzel gözlerini daha da güzelleştiren buz mavisi bir gömleği lacivert pantolon ile giydi.Israrla ‘daha yeni başladık’ diyordu bana.Süslenip-püslenip akşam yemeğine indik.Birbirinden güzel Latin müzikleri eşliğinde yemeğimizi yedik.Yemeğin sonunda Ali cebinden iki bilet çıkarıp bana uzattı.Çeşme Açık Hava Tiyatrosunda Sezen Aksu konserine en ön sıradan iki bilet…Önce gözlerime inanamadım ama yok bu gerçekti,rüya gibi ama gerçek J Ve özellikle Çeşme’yi ve bu oteli tercih etme sebebini anlattı; ‘Sezen’in 15 ağustostaki konseri buradaydı onun için buradayız ve bu otel Açık Hava Tiyatrosuna çok yakın olduğu için burada kalacağız.’
Yemek sonrası tatlılarımızı nasıl yediğimizi hatırlamıyorum bile.Öylesine
heyecanlandırdı ki bu konser fikri beni yerimde duramaz oldum.21:15 te başlayacak olan konsere bir saat öncesinden gittik benim yüzümden.İyikide erkenden gitmişiz zira tiyatronun önünde upuzun bir kuyruk vardı.Aramaları geçip yerimize oturduk.Herkesin fotoğraf makinesini alan polis ablalar bana bişey demediler.Ama görevliler konser boyunca fotoğraf çekme konusunda ciddi uyarılar yaptılar.Sadece birkaç fotoğraf çekebildim ama bol bol video kaydı yaptı Ali.Blogun video ekleme bölümü etkin olsa o güzel anları buradan sunmayı çok isterdim.
Konser dört saate yakın sürdü ve tek kelime ile büyüleyiciydi.Fahir Atakoğlu ve Erkan Oğur’u Sezen Aksu ile aynı sahnede izlemek harikaydı.O gece Akdeniz müziğinin
eşsiz melodilerine doyarken Sezen Aksu nun esprileri herkesi kahkahaya boğdu.
*****

Konserden çıktığımızda saat biri geçiyordu.Sezen’in şarkılarını mırıldanarak el ele otele geldik.Üzerimizi değiştirip tekrar çıktık.Çeşme merkeze indik.Ve Ali küçük hediyelerini sunmaya başladı sırayla…Beni mutluluktan ağlatan mektubu,harika bir konser ve ardından minik minik hediyeler.Bunlardan biri Elif Şafak’tan AŞK…Hemde pembe kapaklı,benim istediğim gibi yani J Ve daha bir sürü küçük sürprizler…Saat üç sularına kadar dolaştık Çeşme sokaklarında,birbirine benzeyen sokaklarda kaybolduk,kaybolduğumuza güldük,sahilde çekirdek çitledik,hiçbir saatte canlılığını yitirmeyen Çeşme çarşısında vitrinlere baktık…

Ertesi güne uyanmak çok zor oldu haliyle.Güneşli,pırıl pırıl bir nehir gibi akıp
giden bir Çeşme gününde önce otel içinde eğlenmeyi tercih ettik.Ali bana bilardo öğretti mesela.Öğrendim ve oyunda yenildim.Sonra ‘masa tenisi oynayalım da gör sen gününü’ diye tutturdum.Her fırsatta bana ‘ben üniversitede masa tenisi şampiyonuydum’ diye hatırlatan sevgiliye meydan okumakta nerden çıktı bilmem ki yenilen pehlivan misali ettik bi hata işte.Neticede onda da yenildim J

Bir önceki akşam geç saatlere kadar dışarıda olduğumuz için otelimizin ince görevlileri o akşam odamıza yaptıkları ikramlarla evlilik yıldönümümüzü kutladılar.Biz yine çıkıp Çeşme’nin ılık gecelerinin keyfini yaşadık.
İlk günlerimizi konuştuk hatta ilk karşılaşmamızı.Soğuk bir şubat günüydü gözlerim gözlerine değdiğinde.Aşk nedir bilmezken ta karşımdaydın işte…Şiddetli kavgalarımızı,tutkulu ayrılıklarımızı ve yine aynı tutkuyla bir araya gelişlerimizi.Kaç kere ‘bitti artık’ dedim ben sana sevgili,kaç kere kapıları çarpıp iz bilmediğim yol bilmediğim sokaklarda koştum gece yarılarında ve sen kaç kere buldun beni bilinmezlerde de elimden tutup ‘yeterki sana bişey olmasın huzurum’ dedin.Sabrına hayran oldum,kahramanım oldun.Karşında kendimi dünyanın en güzel kızı gibi hissedip,prensesim ben sandım o boncuk gözlerinin güzel bakışları karşısında…Hala aynı bakışları görmek bu hayatı yaşanılır kılan, hala ‘bitti’ dediğim o şiddetli zamanlarımızda bile bu aşkı bitirmeyen; yanında duyduğum güven duygusu,hissettiğim aşk…Hep korkumdan tutulduk biz onca şiddetli kırgınlıklara,korkumdan… çünkü biz bu yola ‘el ele Allah’a yüreyeceğiz,beşeri aşktan birlikte ilahi olana varacağız’ diyerek çıktık sevgili,bu yüzden çok fazla anlamlıydı bizim birlikteliğimiz ve bu yüzden böylesine çok sevdim seni…Sen benim dualarımın kabulüsün Ali…
*****
Benim sürprizim Ali’nin incelikleri yanında pek bir sönük kaldı.Onca heyecanıma,uykusuzluğuma değdi bana yaşattığı güzellikler.Buraya yazarken bir çok şeyi kelimelerle ifade edemeyecek kadar aciz düştüm.Her şey bir rüyanın karmakarışık ama büyülü havası içinde yaşandı işte…Bunları yazarken bile,içimden,ta içimden bir şeylerin akıp gittiğini duyuyorum,mutluluk bu da değilse başka ne olabilir ki sanki diye düşünüyorum…


*Ağustos ayında blogcuda yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...