29 Nisan 2011 Cuma

KİTAP SEPETİM :)

Haftaya yorgun başlamıştım hatırlarsanız grip nedeniyle.Ve haftayı yorgun bitiriyorum…Bu hafta bana iki nöbet denk gelmiş biri pazartesi biri de Cuma.Şansa bak! Neyse bitti geçti gitti :) Çok şükür hastalıkta geçip gitti, en azından ben öyle umuyorum ve kendimi çok daha iyi hissediyorum.

Derslerim erken bittiği için eve geldiğimde mutlaka yapacak işlerim olur.Ama bu hastalık nedeniyle ilaçlarımı içip yatmam tembihlendiği için –sevgili tarafından- akşama kadar yattım bende :) Öyle boş boş yatmak olmuyor tabi insanın canı sıkılıyor.Önceleri kumandayı aldım elime ama ne tv deki görüntüler ne de ses iyi gelmedi bana.Hemen canım kitaplarım koştu imdadıma.Tüm kitaplarımız çalışma odamızda ama yakın zamanda okunacaklar için yanıbaşımıza bir kitap sepeti oluşturuverdik biz.Çoook önceleri aldığımız ve ilaç sepeti olarak kullandığımız minik sepetin işlevini değiştiriverdik.Yanıbaşımızın kitap sepetçiği oldu kendileri,iyi de oldu.Bab-ı Esrar’dan sonra bir A.Ali Ural (Resimde Görünmeyen) okudum.Şimdide elimde İstanbul Hatırası var,sürükleyip duruyor beni :) Bu kitabı ve birkaç tanesini daha sevdicek bana taa aralık ayında hediye etmişti hatırlarsınız.Benim bu kitabı bu kadar bekletmemin nedeni ise mayısta bize İstanbul yollarının gözükmesidir.Yıllarımın geçtiği şehri bir de Ahmet Ümit gözüyle izlemek gerek…
Başucu kitaplarımı bu sefer iyi depoladım.Halihazırda okunmayı bekleyen onbir adet kitap daha var.Ve şimdilik elimdeki kitap biterse ne okurum telaşına düşmeden keyifle okuyorum :)Ve bu haftasonu da okumalarımıza dalga sesleri,kuş cıvıltıları eşlik etsin istiyorum...

Neşeniz bol olsun...

26 Nisan 2011 Salı

RENKLİ TABURELERİMİZ :)

Pazar günü yorgun-bitkin bir halde uyandığımda anladım;grip kapıda!Ona rağmen erkenden kalkıp sınava gittim.Sınav salonunda aşırı derece üşüyüp,soruların kimisini çift görmeye başlayınca durumumun vahametini kavradım.Akşama doğru belirtiler başladı;burun akıntısı,hafif baş ağrısı,göz yaşarması,hapşırık :) Ona rağmen evde duramadım “aman bak daha çok üşürsün,daha fena olursun”ları dinlemeyip “ben iyiyim yaa sadece burnum akıyo azcık,geçer” dedim :) Geçmedi tabiki de hala çok fenayım…Hem geçmedi hem de durup dururken alış-veriş yaptım.Dantelli-tüllü detayların büyüsüne kapılıp giyim alış-verişinin hiçte mantıklı olmadığı şu zamanda bi kaç parça kaptım.Yine renklerin ciciliğine dayanamayıp evimize yeni bir şeyler aldım.Bknz:foto…Taburelerimiz çok tatlı ama :)

Ben yine Orhan Veli misali "beni bu (güzel?) havalar mahvetti" serzenişlerine girmeden birkaç ara nağme gireyim en iyisi;
Yazım yanlışları konusunda oldukça hassasım.Aynı şey telaffuz için de geçerli.Ha hassasım demek ‘ben hiç yanlış yazmam,yanlış konuşmam’ anlamına gelmez.Elbet benimde yanlış yazdığım şeyler vardır.Ama biraz daha fazla dikkatliyim diyelim.Çoğu zaman buraya yazarken aklıma takılan kelimeler oluyor.Mesela bu kelimenin doğru yazılışı nasıldır?,şu kelime nerden gelmiş nereye gidiyordur?,o deyimin aslı nedir? Gibi bir çok şeye takılıp kalıyorum.İşte o zaman imdadıma TDK yetişiyor sağolsun.Kimi konularda Tdk çılar bile mutabık olamasalar da ben seviyorum TDK yı.Mesela bugün nelere baktım;

Grip;isim, tıp-Fransızca grippe; Yorgunluk, kırıklık, kas ağrıları, ateş vb. belirtileri olan, bulaşıcı, salgın hastalık, paçavra hastalığı, enflüanza.(TDK)

vehamet diye bilirdim vahamet imiş.Vahamet; Güçlük, korkulacak tehlikeli durum: "İşin aramızda mutlak bir ayrılıkla halledilmesi lazım gelecek derecede vahameti olmadığını anlıyorum." -H. C. Yalçın.(TDK)

hapşırmak;Aksırmak:"Aksi gibi benim hiç durmadan esneyeceğim geliyor, hapşırmak istiyordum."- Ö. Seyfettin.(TDK)

Ayrıca TDK nın sayfasında parmak alfabesine de yer veriliyor.Oldukça ilgi çekici ve yararlı.Merak edenler tık tık.


Neşeniz bol olsun…

22 Nisan 2011 Cuma

RENGARENK







Bugün okulumuzun bahçesi tam anlamıyla renk cümbüşüne dönüştü.23 Nisan'ı bugünden kutladık biz.Tam anlamıyla kutlama oldu ama :) Minikler rengarenk kostümleri ile gülümsettiler bizleri de ailelerini de…Ve fotoğrafçılık kulübü rehber öğretmeni olarak bana da bu güzellikleri fotoğraflamak düştü.Yüzlerce fotoğraf çektim ve şuan oturduğumda anladım;çoook yorulmuşum :)

Neşeniz bol olsun…

20 Nisan 2011 Çarşamba

YENİDEN AÇMAK

 

Şurada bahsi geçen kocaman kıpkırmızı yapraklı,nazlı Atatürk çiçeğimi hatırlarsınız.O çiçek uzun zaman önce güzelim kırmızı yapraklarını dökmüştü.Hatta kırmızılar değil yeşil yaprakları da dökülmüş sadece kurumaya yüz tutmuş dalları kalmıştı geriye.Çiçekçinin söylediği her şeyi uygulamama rağmen tüm yapraklar attı kendini toprağa.Çiçeğimin yapraksız dallarını görenler “bu çiçek ölmüş,at bunu” dedilerse de elim atmaya varmadı bir türlü.İyiki de atmamışım :) Geçen gün tesadüfen fark ettim dallardan fışkıran minik yaprakları.Bendeki sevinci görmeliydiniz ama :) Hatta az önce yine baktım yapraklar daha bir büyümüş ve yeni bir sürü minik yaprak uyanmış…Demek ki Atatürk çiçeğinin zamanı gelmiş…


Neşeniz bol olsun…

19 Nisan 2011 Salı

KİTAPLIK DÜZENLEMECE :)

İki gündür yağmurla uyanıyoruz.Sabahları şakır şakır yağan yağmur öğlene doğru hız kesip kayboluyor.Geriye taze toprak kokusu,gri bulutlar,camlarda,bitki dallarında biriken damlacıklar kalıyor.Bugün üç saat ders yaptım ve son dersimi müdür yardımcımıza emanet edip acil bir toplantıya yetiştim.Toplantı deyince ilk başta yine o saatler süren,sıkıcı,bitmek bilmeyen tartışmaların olduğu gereksiz toplantılardan biri sandım.Ama daha toplantı başlar başlamaz dağıldı bendeki kara bulutlar :) Çünkü bol ikramlı,oldukça eğlenceli ve çok faydalı bir toplantı oldu.En önemlisi de saçma-sapan ayrıntılarla boş yere uzatılmadı,planlanan saatte bitti.Toplantı böylesine tatlı olunca biz çıkmak istemedik:) hatta uzun zamandır görüşemediğim –bu toplantılar da olmasa hiç görüşemeyeceğim :) - birkaç arkadaşla ayaküstü derin sohbetlere daldık.Çıkışta da bu romantik havanın keyfini çıkararak,rengarenk çiçeklerle donanmış parkların,bahçelerin güzelliğini seyre dalarak yürüdük.Güneş yine saklansa da çiçekler sarmış her yanı,yeşillenmiş sokaklar.


Gerçi geçtiğimiz haftasonu güneş gülümsüyordu İzmir’e.Cumartesi günü 1 de toplantım olduğu için güzel havanın tadını çıkaramadım.Toplantıya gidinceye kadar çalışma odamıza girip kitaplığımızın en alt rafına bir çekidüzen verelim dedik.Şurada kitaplığımızı görmüştünüz.O fotoğraflarda da anlaşılacağı üzere en alttaki raf çok karışıktı.Bizde oraya renk renk kutu klasörler alıp daha düzenli hale getirmeye çalıştık.Ama biz alt rafla uğraşırken üst rafın mekanizmaları bozulup düşünce bize iş çıktı.Daha önce demiştim; “……. kitaplık bir çoğunuzun görür görmez tahmin ettiği üzere İkea Billy kitaplık.İkeanın tasarım ve renkte harika ama kalitede vasat olan ürünlerinden bir tanesi;Raflar esnedi,arkadaki sunta yamuldu vs vs işte.” Hah işte o esneyen raflardan bir tanesi sonunda düştü o gün.Ben “eyvah napcaz,ben seviyodum kitaplığımı” diye kitaplığın işi bitti zannederken benim becerikli sevdiceğim hemen tüm rafları boşaltıp kitaplığın her bir köşesini iyice çivileyerek sapasağlam bir hale soktu kitaplığı :) Kesinlikle eskisinden daha sağlam oldu bizim Billy :)

Tüm kitaplarımız burada olmamasına rağmen kitaplık doldu taşıyor,yeni bir şeyler düşünmek lazım :)

Neşeniz bol olsun…

15 Nisan 2011 Cuma

BOL GÜNEŞLİ, ILIK BAHAR HAVASI :)

Nihayet bugün güneş hafif hafif ısıtmaya başladı kemiklerimizi :) Ve nihayet baharı hissedebildi İzmir.Bu güzel günde dersimin erkenden bitmesi,işlerine biraz ara verip beni almaya gelen sevdiceği okul kapısında görmek,sevdiceğin bu sürprizini bol köpüklü bir kahve ile ödüllendirmek,sonra onu Cuma Namazına uğurlayıp dualarda unutulmadığımı bilmek,evde yalnız kalınca perdeleri iyice aralayıp güneşin odaya dolmasını sağlamak ve hafta başında heyecanla başlayıp heyecanla devam ettiğim Bab-ı Esrar’ı elime alıp kurgu içinde kaybolmak,şimdi de pc başında oturup yazmak…hafta sonunun gelişi ne güzel :)

Yarın veli toplantımız olmayacak olsa gönül Çandarlı’ya kaçmak istiyor.Odamızla ilgili yapılacak daha çok şey var ya aklımda hafta sonu burada kalmak hiç cazip gelmiyor bana."Neyse haftaya gideriz" diyecek oluyorum haftaya da sınav telaşında olacağım.Olurda bir günlük bi kaçamak yapmazsak iki hafta daha bekleyecek benim planlar :)
Bir haftadan beri mutfak masamı süsleyen bu minik çiçek buketim bu gün itibariyle sarardı,soldu.Vazoları çiçekle doldurmak bambaşka bir heyecan ama şu solan çiçeklerin kötü kokusu eşliğinde vazoyu boşaltmak...pek bi itici :)

Güzel bir hafta sonu olsun
İçiniz neşe dolsun…

13 Nisan 2011 Çarşamba

İŞTE DUVAR KAĞIDIMIZ :)

Oh nihayet dediğinizi duyar gibiyim :) Aynen katılıyorum size “nihayet”…Geçen yazdan bu yana Çandarlı’daki yazlıkta bulunan o meşhur yatak odamız için bi adım daha atabildik.Daha önce şurada duvar kağıdı aradığımdan bahsetmiştim.Hep başka öncelikler derken bu işi erteleyip duruyorduk.Biz öylece durup dururken babam yeni yazlığı tam anlamıyla bitirdi (yazlık hikayesini de şurada ve burada anlatmıştım),koca yazlığın her şeyi tamam ama biz hala odamıza doğru düzgün bir şey yapmadık.Ama bu yazı kendi zevkimize göre düzenlediğimiz odamızda geçirmeye kararlıyız :) O yüzden geçen hafta ertelemeyi bırakıp sırf duvar kağıdı almak için çıktık dışarıya.Kesin alıcı olunca insan beğendiği bir şeyler bulabiliyor.Daha öncede bahsetmiştim ithal duvar kağıtlarına bakmak istediğimi öyle yaptık Bostanlı’da sırf duvar kağıdı satılan bir mağazada aldık soluğu.Yüzlerce katalog binlerce duvar kağıdı…Onca seçeneğin arasında boğulup kalmadan aradığımızı bulduk çok şükür :) Zaten,odamızdan ve nasıl bir şey istediğimizden biraz bahsedince mimar arkadaş seçenekleri birkaç taneye indirmişti bizim için.Bir de bilgisayarda duvar giydirme programında kağıdı bize gösterince kesinlikle aradığımızı bulduğumuza emin olduk.İlk fotoğraf duvar giydirme programında bizim seçtiğimiz duvar kağıdı.(diğer fotoğraflar bizim odaya ait)Bir önceki postta da bahsettiğim gibi kağıdımıza kavuşur kavuşmaz “acaba nasıl olacak” merakıyla koştuk Çandarlı’ya.




Benim sevdiceğim “biz bu kağıtları babamla yapıştırırız” diyerek usta filan çağırmak istemedi.Ve Pazar sabahı erkenden işe koyulduk.Hiçte öyle göründüğü kadar kolay değilmiş duvara kağıt yapıştırmak :)Hele birde bizim duvar hafiften eğimli çıkınca desenleri tutturacağız diye akla karayı seçtik.Ama bizimkiler duvar kağıdı ustaları kadar maharetli çıktılar.Bu işi ilk defa yapmalarına rağmen çok düzgün oldu.Ben -ki sadece ufak yardımlarda bulunduğum halde- herkesten çok yoruldum :) Ama sonuç muhteşem oldu.Uzun süre karşısında oturup izledik duvarımızı :)

Bu arada geçen akşam Küçük Sırlar dizisinde bir kızın evinde gördüm aynı duvar kağıdını.Diziyi izlemediğim için bilemiyorum hangi kızın evi olduğunu ama orada koyu renkli duvarların yanına uygulamışlardı kağıdı.Neyse hafta sonu duvar kağıdı yapıştırma maceralarımızdan bize kalan tecrübeleri paylaşayım sizlerle.Duvar kağıdı almayı düşünenler dikkat :)

Öncelikle mümkünse duvar kağıtlarını görmeden hatta dokunmadan karar vermeyin.Ben önce internetten seçip sipariş vermeyi planlıyordum sonra iyi ki de öyle yapmamışım dedim.Çünkü kağıtların çoğu öyle nette göründüğü gibi olmuyor kimisi nette göründüğünden çok daha güzel,kimisinin dokusu çok farklı…Mesela bizim seçtiğimiz kağıt hem desen olarak hem de kalite olarak çok hoşuma gitti benim.Kağıdın yanar dönerli halleri ve ışık vurdukça parlayan gri çizgileri ise uyguladıktan sonra farkettiğimiz süper ayrıntılar.Ayrıca kağıdı acemice duvara yapıştırmaya çalıştığımız halde hiçbir şekilde kirlenmedi,yırtılmadı.Özellikle kabartmalı olması görüntü açısından,kolay yırtılmaması ise kağıdı uygulayan kişi açısından önemli bir şey…

Kağıt almaya gitmeden önce kafanızda rengi belirleyin derim ben.Çünkü yüzlerce seçenek arasında insanın kafası karışabiliyor.Aynı zamanda nasıl bir odaya uygulayacağınızı,duvarın yada duvarların boyutlarının bilgisini kağıdı alacağınız yerdekilere bildirirseniz seçenekleri size daha rahat sunabilirler.


Yerli kağıtlar bu ithal kağıtlara oranla çok daha ucuz (neredeyse yarı yarıya).Ama yerli kağıtların çoğu çok ince kağıt ve soluk desenli.En azından benim bakabildiklerim öyleydi.Belki yerliler arasında da diğerlerinin kalitesinde kağıtlar vardı ama dediğim gibi ben aradığımı çabuk bulduğum için diğerlerine bakamadım.


Kağıdı duvara yapıştırmakla ilgili de yazılacak çok şey var aslında.Ama onu da başka zamana inşallah :) Daha fazla uzatmayayım ben şimdilik yeter :)

Neşeniz bol olsun….

12 Nisan 2011 Salı

SERİN GÜNLERİMİZE TAT KATIYORUZ

Bu nisan fazlasıyla nazlı geldi :) Havalar ha ısındı ha ısınacak derken serin bir bahar geçip gidiyor.Oysa dalların rengarenk çiçeğe durduğu şu günlerin daha ılık,daha sakin olması gerekmiyor muydu? Havaların bu dengesizliği az buçuk bize de sirayet etti sanırım ki ikide bir mutfağa girip birbirinden değişik tatlar denemek ister olduk.Tatlı-tuzlu-acı değişik bir sürü şey yapmak var aklımızda.Hafta sonu bademli-limonlu kekte karar kıldık ve başladık kekimizi çırpmaya…Sonuç işte fotoğraflarda gördüğünüz gibi süper oldu :) Fotoğraflarda kekin üzerine pasta süsü serpilmiş gibi gözüküyor oysa limon kabuğu rendeledik kekin üzerine…

Hafta sonu bu enfes keki de yanımıza alıp Çandarlı’ya kaçtık.Yolda bizimkileri aradık sıcacık çayımızı hazır etsinler diye.Yine Çandarlı’nın en güzel günleri bu nisan günleri.Papatyalar donatmış her yeri.Ama biz odamızın dekorasyonu ile uğraşmaktan papatyaların tadını çıkarmaya fırsat bulamadık.Odamız da neler yaptık onları da yarın anlatayım en iyisi.Çünkü bu akşam “Çok Bilen Çok Yanılır” adlı oyunu izlemek için Konak sahnesinde olmayı planlıyoruz.Şimdilik bana müsaade…

Neşeniz bol olsun…

7 Nisan 2011 Perşembe

Neşeniz Bol Olsun

Yazanın “kem küm” edeni de benim gibi yazıp yazıp sileni olsa gerek.Onca zaman sonra hiç aklımda yokken pc başına geçip sayfama yazı yazayım deyince böyle oldu işte.Yahu cümleye nasıl başlanıyordu? :)) Şaka bir yana cidden uzun zaman ara verince nasıl başlayacağımı bilemez oldum.Önce blogların kapanması,sevdiğim bir çok arkadaşı okuyamama durumlarım soğuttu beni bu blog işinden.Sonra bloglar açıldı (sanırım) ama baksanıza blog benden soğumuş şimdide :) Gerçi ben blog yasağını hiç yaşamadım,hiçbir ayarla oynamadığım halde kendi sayfama da diğer tüm sayfalara da rahatlıkla ulaşabildim.Ama buna rağmen ha kapandı ha kapanacak düşüncesi beni de delirtti ve sayfamı yedekledim.Yasağın bana uğramamış olmasına şaşırmakla birlikte birbirinden değerli dost sayfaları okuyamamakla bende yasaktan nasibi almış oldum.Bu nedenle içimden yazmakta gelmedi.Hatta uzun zamandır bilgisayarımın başına oturmuyorum bile,face sayfamı kapattım,twitterda 140 harfe mahkum ettim kendimi…

Neyse netice itibariyle bugün buradayım,döndüm sanırım :) Arada bir böyle aralar vermek iyi oluyor,özlüyor insan ama en önemlisi özlendiğini duyuyor.Çok teşekkür ederim özleyip,soranlara.Bir güzel çift sayfasının güncellenmediği onca zamanda çoook şey oldu bitti.Anlatmaya hangisinden başlayayım bilemiyorum.En iyisi geçtiğimiz haftalarda güneşli güzel bir günde Sasalı da yakaladığımız sevimli karelerden başlayalım;

 Sasalı doğal yaşam parkında güneşli bir gün...

Doğal yaşam parkının süslüleri :)

Daha küçücük bir çocuktum babamla annemin ellerimizden tutup bizi Gülhane hayvanat bahçesine götürdüklerinde.Tabi o zamanlar hayvanat bahçesiydi orası.En çok yılanlardan korkmuştum,babamın eline sıkıca yapışmıştım ordan geçerken.Sasalı Doğal Yaşam Parkında yılan görmedim ama o günden bugüne durum değişmedi benim için;yine en çok yılanlardan korkuyorum :) Onun dışında diğer tüm hayvanlar tel örgülerin arkasından çok sevimli geliyorlar bana :)

Neşeniz bol olsun...

SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...