27 Şubat 2010 Cumartesi

YAĞMURLU...

Yağacak yağmurun haberini vermişlerdi daha hafta bitmeden.Bu habere rağmen çıktık yollara.Daha biz evin önünde iken başladı yağmur.Önce hafif hafif ,nazlı nazlı dökülürken damlalar birden hızlanıverdi.İlerleyen saatlerde de kimi zaman hız kesti kimi zaman bardaktan boşanırcasına yağdı ama tüm gün kesilmedi.Bütün gün dışarıda olduğumuz için doyasıya izledik yağmuru.Havalar soğuk olup günler fazlasıyla yoğun geçince sürekli şikayet ediyorduk ailece bir şeyler yapamıyoruz diye.Bu sefer Aytaç’ta katılınca bize -ailece olmasa da- birlikte vakit geçirmiş olduk.Bu arada Aytaç Ali’nin kardeşi…Bugün Tire’ye gittik.Planımız geze geze gidip Tire yolu üzerindeki güzellikleri görmekti ve yağmurun hız kestiği vakitlerde yolumuzun üzerindeki tüm güzelliklerden yararlandık.Yağmur nedeniyle Tire’yi tam anlamıyla gezip göremesekte Tire’yi en tepeden görebildiğimiz bir yerde yemek yiyip karnımızı doyurup farklı yollardan döndük evimize.

İzmir’den çıkmadan önce sevgilinin tatlı halasının kızına uğradık ayaküstü.Selamlaştık,görüştük tam ayrılacakken elime bir paket tutuşturdu Hatice abla.Bu ne filan derken açtım baktım ki pamuk gibi,çok cici bir şal.Beni tanıyanlar bilir fazlasıyla şal meraklısıyımdır ben.Rengarenk şallarımı tüm kış taşırım boynumda,omuzlarımda.Hazır yağmurda yağarken hemen yeni şalımı atıverdim omuzlarıma…sıcacık…pamuk gibi… :)
Şal meraklısı olmam bir yana çok üşürüm ben.Hele bir de okulda sıcacık sınıftan çıkıp öğretmenler odasına gidene kadar geçen sürede oluyor ne oluyorsa.Hastalanıveriyor insan farkında olmadan.Böyle durumlarda şallar yetişiyor imdadımıza :) Benim çok üşüdüğümü bilen Alişim’in annesi daha biz evlenmeden önce birbirinden güzel kazaklar örmüştü bana.Hala da örüyor.En son fotoğraftaki mavi süveterimi örmüş bana.Bu gün hava serin olunca evde maviş maviş giyeyim dedim :)


Neşeniz bol olsun…


SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...