14 Mayıs 2012 Pazartesi

ÖĞRENDİM


Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.” İsra suresi-23

Hiçbir zaman o “rahat anne” lerden olamayacağım sanırım :) Bebikle ilgili her konuda fazlasıyla titizim.Mümkünse herşey kontrolüm altında olsun istiyorum.E tabi her zaman herşey benim istediğim gibi olmuyor ve bu kadar vesveseli olmak yoruyor beni.Daha önce de demiştim ya Ahmet Tuğra hayatımıza girdi gireli hiç tanımadığım duygular sardı beni,hiç bilmediğim korkuların sahibi oldum. “Önce bebeğim” diyorum her anne gibi ben de ve işte bu yüzden onunla ilgili her konuda kılı kırk yarıyorum.


Bebek sahibi olmadan önce bebekli hatunlarda yadırgadığım,burun büktüğüm şeylere şimdilerde daha bi anlayışla bakıyor,bir çok şeyin sebebini anlıyorum :)Eskiden çarşıda,pazarda,alış veriş merkezlerinde küçücük bebekleriyle gezen anne-babalara hayret ederdim.Hatta itiraf edeyim minicik bebekleri o gürültüde,kalabalıkta pusetlerinde uyurken gördükçe içten içe bebeklere acır,annelerini acımasızlıkla suçlardım.Şimdi öğrendim ki o annelerin çarşı-pazar gezip kafa dağıtmaya,o bebeklerin de dış dünyayı tanımaya ihtiyaçları var.Ve dışarıda,gürültüde uyuyabilen bir bebeğin anne için ne büyük bir nimet olduğunu öğrendim :)

Benim gibi pinpirikli bir anneye rahat bir doktor lazım değil mi?Ahmet Tuğra nın doktoru öyle işte.Acayip tatlı,insanın içini rahatlatan hatta her kontrolde beni güldürmeyi başaran bir doktor.İşte o doktorumuzun tavsiyeleri sayesinde bebeğimizin 40 ını filan beklemeden ufak gezilere çıkmaya başlamıştık.İyiki de öyle yapmışız,aksi takdirde evde oturup kalmak delirtirdi beni.İlk zamanlar havanın nisbeten daha ılık olduğu günlerde minik yürüyüşlere çıkıyorduk.Daha sonra alış veriş merkezlerine gitmeye başladık.Tabi hafta içi ve oraların daha sakin olduğu saatleri seçerek.Zamanla sürekli gittiğimiz cafeler,restaurantlar derken bizim bebikte alıştı tempomuza :)

Öğrendim ahhh ne güzel şeyler öğrendim.Buraya yazmakta aciz kaldığım ne çok şey öğrendim,öğreniyorum da…

Neşeniz bol olsun...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

bizim hayatımız “o” artık

Annelik iç güdüseldir kabul ama şu üç ayda yaşadıklarım anneliğin çoğunun tecrübe olduğunu öğretti bana.Ve Allah ömür verdiği sürece öğreneceğim,yaşayacağım daha çok şey,uzun bir yol var önümde.Üç ayı geride bıraktık.İlk günden beri nerdeyse bebeğimle yapışık yaşadım diyebilirim.Her fırsatta kucakladım,emzirdim,konuştum,şarkılar söyledim,hiç ayırmadım yanımdan.Hatta yeri geldi kıskandım,onu babası hariç herkesten kıskandım.Bi başkası kucağına aldığında bile yüreğim hop etti bir yeri acıyacak,düşecek diye.Bu duyguyu yaşamayan birine belki çok “tuhaf”  gelecek bu cümlelerim ama eminim yaşayan anlayacaktır :)

Şimdiye kadar “bebik ne isterse,nasıl isterse” öyle oldu herşey.Minicik bişey olmasına bakmayın onun da istekleri var :) Ama artık üç ayı geride bıraktı,şimdi bişeyler öğrenme-öğretme vakti :)Daha önce farkında olmadığı bir çok şeyi keşfetmeye başladı.Daha minicikken başlayan gülümsemeler zamanla gülücüğe dönüştü.Ağlamaların yanına önce “agıııı”lar eklendi ardından “aguu,aaa” sesleri ve tuhaf çığlıklar geldi.Şimdilerde öyle tatlı sesler çıkarıyor ki biz ona “şarkı söylemek” diyoruz :)Başkasını bilemem ama babası ve ben oğlumuzun yaptığı herşeye hayranız.Onu uyurken izlemek hatta özlemek,çektiğimiz fotoğraflardaki artistliğine hayran kalmak,gittiğimiz her yerde bi anda çevresini sarıp onu seven,adını,yaşını soran insanlarla karşılaşmak,hep ondan konuşmak,onu aramıza alıp saatlerce onunla oynamak,hayallerimizi artık ona göre şekillendirmek ve daha nicesi…bizim hayatımız “o” artık :) Hatta bana bu yazıyı tetikte yazdıran,devamını yazacakken yarım bıraktıran da o :)
Neşeniz bol olsun...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

BEBİK TATİLDE :)

Sanki uzun zamandır bloga yazı yazmayan ben değilmişim gibi yazayım bu yazıyı.Sizler de sanki blogum her daim güncelleniyormuş gibi hissedin :) Ben bugün bu yazıyı yazmayıp fotografları yayınlayamazsam bi daha hiç yazamıcam eminim.Çünkü fotoğraflar diğer binlerce fotoğrafın arasına karışıp,unutulup gidecek.Sonra ben hatırlayıp “aa şunları da bloga ekleyeyim,ilerde bebik okur,bakar” filan dediğimde binlerce fotoğrafın arasından bunları bulamayacağım.Hatta aramaya üşeneceğim.Kendimi biliyorum,bugün yazdım yazdım daha da yazamam :)

 Havalar ısındığından beri her fırsatta Çandarlı ya gidip bebikimize temiz hava aldırıp geliyoruz.Ama bu gidişlerimiz hep günü birlik oluyordu.Çok istesekte “aman bebik üşür,aman uyuyamaz oralarda,aman yatağı,aman kıyafetleri” derken kalamadık bir türlü.Bu duruma dayanamayan dede duruma el koydu. “Torunumun odası benden,gidin mobilyalarını seçin,ne gerekiyorsa alın” deyince biz dururmuyuz :) Hemen ikeaya gidip daha bebik doğmadan seçip beğendiğimiz mobilyaları aldık.Daha önce yazmıştım bizim oradaki odamızın mobilyaları da ikea.Ahmet Tuğra nın karyolasını da ordan aldık ki uyumlu olsun diye...
Acaba yerini yadırgar mı,uyur mu filan diye korkuyordum ama maşallah orada çok daha güzel uyudu bizimki.Keşke hep orda kalsaydık :)Şimdi işin yoksa haftasonunu bekle heyecanla :)
Neşeniz bol olsun…

SELANİK

İzmir den yola çıkışımız sabah 8.30 u buldu. Yol müziklerimiz eşliğinde keyifle yol aldık. Planın ilk parçası Edirne idi. Bi gece Edirne d...